Deniz Güvensoy

Fotoğrafım
Visual Artist and art writer (Artist Actual/Modern)

30 Haziran 2010 Çarşamba

Yazı mı tura mı Closky Sergisi Üzerine, Artist Actual Mart Sayısı

16 Ocak- 6 Mart tarihleri arasında Aksanat’ta düzenlenen Yazı mı Tura mı sergisi, bilgi çağının iletişim araçlarına ait bütün öğeleri sanatının malzemesine dönüştüren Claude Closky’nin yapıtlarına yer veriyor. ‘Yazı mı Tura mı’; serginin başlığından da anlaşılacağı gibi seçimlerle ilgili bir sergi. Sergiyle ilgili hazırlanan flyer’da gördüğümüz gibi iki boyutlu bir dünya, tıpkı yazı tura atılan bir bozuk para gibi sürekli bir devinim içinde dönüyor. Belki de yazı tura’yla yapılan seçimin rastlantıya dayalı oluşu, kişisel bilinçten uzaklığı, modern dünyada yaptığımız seçimlerin anlamsızlığı üzerine yapılmış bir metafor.

Closky; Dike Blair’in yazısında bahsettiği ‘ Seçim’in bir yanılsama olduğu ya da kendi oluşturduğumuz anlamsız sistemler tarafından yönetildiğimiz ya da Oyun amaçsızdır, ama oynaması eğlencelidir’ temasından uzun süredir bahsediyor. İşlerinde; listeleme yöntemini tercih etmesi, bitişsiz devinimleri sık sık kullanması da bu yüzden. Örneğin internette yayınladığı, ‘Do you want love or lust?’ adlı işinde, medyada sık sık karşılaştığımız eğlenceli kişisel testlerin sonu gelmeyen ve amaçsız olan bir benzerini yaratıyor. Kendi deyimiyle; ‘(Bu soruları) cevaplamaya devam ettiğinizde; düşünceleriniz ne olursa olsun, hiçbir fark yaratmıyor. Birbiriyle çelişen fikirler aslında eşdeğer. Seçim kavramı bir yanılsama ve siz sadece anketin var olan kurallarını takip etmektesiniz. Devam etmenize yol açan tek sebep; egonuzu tatmin etmek.[1]

Yazı mı Tura mı sergisinde ise;, karşı karşıya duran duvarlara sürekli değişen imgelerin yansıtıldığı iki projeksiyon görüyoruz. Serginin küratörü Ali Akay’ın deyimiyle; ‘birbirleriyle karşıt ikilikler yaratarak hem arkalı önlü, hem de seçim yapılamaksızın (No Choice) imajların zıtlığı üzerine sıkışmış olan izleyicilerin, ne kadar anlam ve anlamsızlığın birbirlerine geçmekte olduğunu anlamaları üzerine kurulu bir düzenleme söz konusu.’ Bahsedilen bu düzenleme;bir yandan birbirleriyle ilişkili, benzer kavramları işaret eden fakat aynı zamanda karşıtlıklar da içeren görüntülerin ikişer olarak eşzamanlı yansıtılmasıyla oluşturulmuş. İlk başta birbiriyle zıt gözüken bu imgelerin sonu gelmez tekrarı aslında sonuçta hepsinin aynı olduğu hissini uyandırıyor. Closky’nin kitle kültürüne ait göstergeleri toplayıp bir arada sunarak göstermek istediği, aslında onların bize işaret ettiği şeylerin anlamsızlığı.

Closky kitle kültürünü anlatırken, onu eleştirirken aslında onun içinde nasıl var olacağımızın da bir yolunu gösteriyor. Gündelik yaşama ait kodlarla oynarken onlarla kendisi arasına koyduğu uzaklığa değiniyor. Tüketim ve enformasyon dünyasıyla kurduğumuz ilişkiyi irdeleyerek, bir şekilde kendimizden bahsetmemizi de yol açıyor. Kitle kültürüne ait göstergelerin bize kabul ettirmeye çalıştıkları şeyleri, göstergeyle gösterilen arasındaki ilişkiyi bozarak onlara kendi yorumunu katıyor. Böylece kendi deyimiyle; ‘kendi hayatının asıl sahibi yine kendisi oluyor.’ Örneğin internette yarattığı bir işinde; çeşitli markalara ait logolarla kurduğu alfabeyle çeşitli İngilizce küfürlerin bir çok değişik varyasyonunu yaratması, basılı medyada yer alan çoğunlukla moda ve kozmetik üzerine olan reklamlarla oluşturduğu ‘to die in/orada ölmek’ isimli kolajları, borsa rakamlarından oluşturduğu duvar kağıdı desenleri ve benzeri bir çok işinden bahsedebiliriz.

Closky’nin sergide yer alan bir diğer işi; Flat World / Yassı Dünya akla Baudrillard’ın Borges’dan yaptığı meşhur harita alıntısını getiriyor. İmparatorluğu kapsayan alanın birebir boyutlarında tasarlanan haritayla onun gösterdiği toprakların; gerçekle imgesinin birbirine karışması ve simulasyonu yaratması. Bu çalışmada; büyük bir masanın üzerini kaplayan kuşbakışı çekilmiş çeşitli yerlerin fotoğrafları yer alıyor. Hepsi siyah beyaz, kuşe kağıda basılmış, A4 boyutundaki bu imgeler basılı yayın araçlarıyla tanımaya çalıştığımız dünyayı anlatıyor. Üç boyutlu ve renkli dünya; sürekli dolaşıma giren ve çoğalan imgesiyle yer değiştiriyor, bu imgelerde gösterilen alanlar yerel farklılıklarını yitirip, gri , yassı ve benzer olmaya başlıyor ve dolayısıyla da aralarında seçim yapmakta anlamını yitiriyor.

Closky’nin sergideki son işinde; bilgisayar oyunlarının görselliğini hatırlatan bir grafik düzenleme içerisinde yer alan bir dünya haritası görüyoruz. Geometri isimli bu videoda; haritanın üzerinde gittikçe büyüyen ve dağılıp parçalan çeşitli geometrik şekiller var. Dünya üzerinde süregelen dolaşım, çeşitli coğrafyalarda meydana gelen olayların dağılıp yayılarak birbirlerini zincirleme etkileyişi ve bilgi ve iletişim araçlarının bu hızlı devinime etkisinin bu videoda irdelendiği söylenebilir. Sanatçının; ‘ Sanat artık tarihin değil coğrafyanın alanında. Bir yapıt dünyanın çeşitli yerlerinde gösterilir ya da var olmaz’ sözüyle belirttiği küreselleşme olgusu da bu yapıtta yerini alıyor.

Closky; internet, video, kolaj, çizim, resim gibi farklı tekniklerle animasyonlar,reklam fotoğrafları, sayısal loto, internet alan adlarından borsa rakamlarına bizi çevreleyen dünyaya ait bütün görüntüler ve metinlerle oynuyor. Onun işlerinde; kelimelerin, harflerin, rakamların, saatlerin, dakikaların da birer görsel unsur olarak kullanıldığını görüyoruz. Enformasyon alanında, programlama dilleri aracılığıyla kurduğumuz sadece kelimeler ve harflere dayanan bir kodlama sistemiyle oluşturulmuş bir dünya var. Bu belki de modern dünyada kelimelerin nasıl birer görüntü haline getirildiğinin bir metaforu.

Bunun gibi yassılaştırılmış bir dünyada; farklılıklarının örselendiği, kişiselliklerini yitiren imajlar da dilin görevini üstleniyor, sterotipleştirilerek, izleyicide belli kodları hatırlatma, soyut kavramları akla getirme gibi yazının özelliklerini taşımaya başlıyor. ‘ Yazı mı Tura mı’ başlığı; hem paranın üzerindeki yazı ve turayla, yazı ve görüntü arasındaki ilişkiyi, hem imge ve yazı arasındaki farklılıkların bile ortadan kalktığı bir dünyada karşıt ikilikler arasında yapılan seçimlerin imkansızlığı hem de paranın, sermayenin dolaşımını akıllara getirmesiyle sergilenen yapıtlarla bir bütünlük oluşturuyor.

Önceden belirlenmiş gündelik yaşamımızın bize sunamayacağı her türlü olası deneyime davet ediliyoruz. Her deneyim bir sonraki tarafından yok edilmeden önce değerli. Geçmiş yok, sadece geri dönüşler, yeniden canlanmalar, vintage ürünler var, gelecek yok sadece yansıtımlar, şartlar, simulasyonlar var.’ Yazının icadıyla; dil ‘görünür kılınmaya’ başlıyor. ‘Söz uçar, yazı kalır’ deyiminin belirttiği gibi, yazı geçmişi sabit kılmada aracı oluyor. Kelimelerin birer görüntüye dönüştüğü bugünün dünyasında ise, yazı hız çağında geçmişsiz ve geleceksiz bir şimdiki zamanda sıkışmış olarak var oluyor.

Closky; gelecek ve geçmişin olmadığı, kendilerine sunulanlar arasında seçim yapmanın gereksiz olduğu bir sistem tarafından yutulmuş olan bireylerin kendi kişiliklerini yeniden kazanmalarının tek yolu olarak, tüketim kültürünün bu oyununa bir adım uzaklaşıp baktıktan sonra, farkındalığımızı kazanıp oynamaya devam etmeyi bizlere öneriyor.

Deniz Güvensoy

Şubat 2010



[1] Closky’nin internette kendi sitesinde yayınlanan bir röportajından alıntı

Hiç yorum yok: